Bir çok ülkede olduğu gibi Türkiye'de de konutlara bağlı bir çok sorun bulunmaktadır.
Konut nedir?
Türk Dil Kurumuna Göre Konut: Bir insanın yatıp kalktığı, iş zamanı dışında kaldığı veya tüzel kişiliği olan bir kuruluşun bulunduğu ev, apartman gibi yer, mesken, ikametgâh" olarak tarif edilir.
Konut sadece konutun kendisi değildir. Konutun çevresini saran ortamlarda da konutlarla ilgili bir çok sorun oluşmaktadır. Aile hayatı ve sosyal ilişkilerde konut sorunlarının içerisindedir. En büyük konut sorunlarından biri konut miktarıdır. Türkiye'de de konut miktarı malesef yetersizdir. İnsanlar apartmanlarda yaşamak zorunda kalmaktadır. Bu duruma Konut açığı problemi denmektedir.
Altyapılardaki sorunlar sağlıksız kentleşme probleminden ve yetersiz belediyecilikten doğmaktadır. Göç nedeniyle kırsal kesimlerde konut fazlası problemi doğrurken şehirlerde ise konut açığı problemi gün geçtikçe artmaktadır.
Konut sorununun bir çok paydaşı vardır. Halk, bedeliyeler, politikacılar, mimarlar, mühendisler, şehir ve bölge planlamacıları ve yatırımcılar konut sorunlarının ana aktörleridir. Gecekondu problemlerinin varlığı, imar affı konut kiralarının gelirin %30 / %40'ına dayanması, konut sorununun olduğunun en büyük kanıtıdır.
Temelde sadece barınma ihtiyacı olarak görünen konut, zamanla yatırım, huzur ve statü sembolü olarak görülmeye başlanmıştır.
Türkiye'de konut sorunu net bir şekilde 1950'lerde konuşulmaya başlanmıştır. Cumhuriyetin kuruluşundan bu döneme kadar olan süreçte konut sorunu devlet eliyle fakat ufak adımlarla çözülmeye çalışılmıştır. 1939'daki Erzincan depremi konut sorunu probleminde önemli süreçlerden biridir. Bu tarihte Erzincan ilindeki nerdeyse bütün konutlar kullanılamaz duruma gelmiştir.
1950'den sonra konut probleminin devlet eliyle çözülemeyeceğinin anlaşılması üzerine Kooparatifleşme süreci başlamıştır. Aynı tarihlerde bunun yanında halk kendi konut ihtiyacını kendi karşılamaya çalışmış ve büyük şehirlerde Gecekondular inşa ederek konut probleminin en büyük sorununu kendi başlatmıştır.
Çarpık yapılaşma, kötü doku gibi bir çok konut probleminin kök nedeni gece kondu yapıları ve bunlara izin veren siyasetçilerdir.
Konut Sorununun Nedenleri Nelerdir?
- Hızlı ve Plansız Kentleşme: Sanayileşmenin merkezde toplanması ve göç nedenli oluşur. Gecekondulaşma en büyük nedenidir.
- Toprak ve Kent Rantı: Az bulunan toprakların boş tutulması rantı ortaya çıkarır. İmar düzenlemedeki sorunlar nedniyle bu problem oluşur.
- Yoksulluk: Yoksulluk göçü tetikler. Yoksulluk nedeniyle kalitesiz ve ucuz mallar ile konut yapılır.
- İmar Afları: Dönemsel olarak devlet politikası haline gelmiştir. 1948'den günümüze kadar defalarca imar affı çıkarılmıştır.
- Ekonomik Olmayan Konut Yatırımları: Rant amaçlı veya yetersiz planlama nedeniyle uzak veya gereksiz yerlere yapılacak konut yatırımları konut sorununun çözümü için gerekli olan kıt kaynakların tüketilmesine neden olmaktadır.
- Boş ya da Çok Kalabalık Konutlar: Bazı yatırımcılar, yatırımlarını paylaşmak veya başka alanlarda kullanmak yerine konuta harcamakta ve konutlar kullanılmayarak boş bir şekilde durmaktadır. Tam tersi durumda maddi durumu olmayan aileler çok kalabalık olarak bir arada yaşamak zorunda kalmakta ve Konut sorunlarını tetiklemektedirler.
- Farklı Gelir Gruplarına Yapılan İnşaat Projeleri: Alt gelir gruplarının konuta ihtşiyacı varken bir çok yatırımcı yabancı veya üst gelir gruplarına yönelik çok pahalı yatırımlara neden olan özel konutlar inşaa etmektedir. Devlet politikaları bu sorunun çözümü için yetersiz kalabilmektedir.
- Güvenli Konutlarda Yaşama İsteği: Artan asaiş problemleri ve terör nedenleriyle insanşar yalıtılmış sitelerde oturmak istemektedirler.
- Kent İçi Ulaşım Sorunları: Ulaşım sorunlarının çözülmedi konutların olması probleminm diğer bir boyutudur.
- Otopark Problemi: Bir çok konut sahibi düzenli olarak otopark sorunu yaşamaktadırlar.
- Aile Yapısındaki Değişim: Geniş aile yaşamından ufak aile yalşamına geçilmektedir.
- Ortalama insan ömrünün artması: Yeni çağda konutlar yaşlılara uygun olarak tasdarlanmalıdır.
- Engellilerin Yaşam Alanı: Pek çok konut ve şehirde engelliler büyük sorunlarla savaşmaktadırlar. Türkiye nüfusunun çok büyük bölümünü oluşturan engelliler evlerinden çok sık çıkamadıklarından yok sayılmaktadırlar.
- Ekonomik ve Toplumsal görüş farklılıkları: Konut sorunları Ekonomik gözle bakıldığında gözükmemekle birlikte bu soruna toplumsal, sosyolojik ve psikolojik olarak da bakılması gerektiği aşikardır.
- Gelir Dağılımındaki Adaletsizlik: En büyük konut sorunu nedenlerinden biridir. Dengenin sağlanması serbest piyasa göz edilerek devletin çözmesi gereken farklı bir sorundur.
- Dar Gelirlilerin Konut Sorununun Çözülmesi: Dar gelirlinin konut sorunun çözülmesi asayiş problerini azaltacak ve toplumsal huzurun gelişmesinde faydası olacaktır.
- Nüfusun Kırda Tutulması: Bu konudaki geliştirilecek projeler ve yatırımlar konut sorunlarının çözülmesinde önemli rol oynayacaktır.
- Konut yatırımlarının sermaye veriminin düşük olması: Konut yatırımlarının yatırım geri kazanma süresinin çok uzun süreli olması bir diğer nedendir.
Konut Stoku Problemi
Türkiye'deki mevcut kontu stoğunun çok büyük bir bölümü gecekondulardan veya imarsız binalardan oluşmaktadır. İmar aflarıyla depreme dayanıksız, otoparksız, yeşil alansız, engellilere uygun olmayan yetersiz konutlar problemi daha da büyütmüştür.
Türkiye'de Konut Politikaları ve Konut Gelişimi:
Osmanlı dönemnde dünya hayatının geçici olduğu felsefesi ve düşük ekonomik gelir nedeniyle halk evlerini ahşap ver kerpiçten yapmıştır. Benzer dönemde Avrupa'da yapılan ve yüz yıllar boyunca dayanan yapıları Türkiye'de görmemiz pek mümkün değildir. Osmanlı ve Selçuklu kalıcı olması planlanan, Camiileri, Hanları ise avrupada olduğu gibi yüz yıllar boyunca dayanabilecek mazelemerden yapmıştır.
Bu yoksulluk ve geçicilik felsefesi geleneği Türkiye'de de devam etmiştir. Ankara'nın başkent edilmesiyle birlikte karşılaşılan ilk sorunlardan biri de konut sorunu olmuştur.
1961 Anayasasında konut sorununun devlet eliyle çözülmesi planlansa da prk bir başarı elde edilememiştir. 1980'lerde konut yapma teknolojierinde sıçrama yaşanmıştır.
1984 yılında ise devlet Kooperatif ve Müteahhitlere krediler sağlayarak Toplu Konut Yasası'nı çıkarmıştır. Burada çok katlı yapılar planlanmıştır. Şehirden uzak alanlara toplu konut inmşaatları yapılmıştır. Bu yasadan sonra ise TOKİ Toplu Konut İdaresi hayatımıza girmiştir.
!990'larda ise Büyük şehirler belediyelerine bağlı şirketler ile konut yapmaya başlamışlardır. Yine bu tarihten sonra üst gelir kesimine hitap eden ve bulunduğu bölgeden güvenlik, duvar ve dikenli tellerle yalıtılmış konutlar da üretilmeye başlanmıştır.
2000 'li yıllar ise büyük 1999 depreminden sonraki dönemdir. Bu dönemde devlet gecekonduları ıslah ederek yerlerine imarlı yapılar ve büyük apartmanlar / gökdelenler yapmaya başlamıştır.
Bu dönemden sonra yapılan evlerde tarz değişikliğine gidilmiştir. Açık mutfan anlayışı hayatımıza girmiştir. Misafir odası kavramı kalkmış yerini oturma odası almıştır. Bu dönemde TOKİ 2014 yılına kadar 600.000 konutu teslim etmiştir.
Genelde Standart TOKİ pempesi rengiyle üretilen bu yapılar, şehir siluetlerini bozmuş, estetik olarak birer hapisaneye benzetilmiştir. 2023 yılında yaşadığımız depremde ise TOKİ binalarının zarar görmemesi en büyük tesellimiz olmuştur.
Toplu Konut İdaresi
Anayasamızda “konut hakkı”, 57. maddede; “Devlet, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde, konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır. Ayrıca toplu konut teşebbüslerini destekler. ” şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre devletin doğrudan doğruya konut sektöründe bulunması gerekmemektedir.
Toplu konut tartışmaları çerçevesinde üzerinde durulması gereken en önemli kurum, TOKİ’dir. TOKİ, hem doğrudan doğruya konut üretmekte hem de toplu konut üretimlerine destek vermektedir. Ancak TOKİ’nin bugüne kadarki politikaları özellikle üst gelir grubuna konut yaptığı gerekçesiyle eleştiriye uğramıştır. TOKİ son dönemde bu imajını değiştirmeye çalışmakta, özellikle orta gelir grubuna mensup insanlara;konut sunmanın yollarını aramaktadır. Ayrıca TOKİ, son yıllarda kentsel dönüşüm projelerinde önemli görevler üstlenmekte, doğal afetlerden sonra afet bölgelerinde yeni kentlerin inşası sürecine katılmaktadır.
1961 Anayasası 49. maddesinin ikinci fıkrasında: “Devlet, yoksul veya dar gelirli ailelerin sağlık şartlarına uygun konut ihtiyaçlarını karşılayıcı tedbirler alır” hükmünü getirerek sadece konut konusunda genel bir politika çizmiştir.
Daha sonra yürürlüğe giren 1982 Anayasasının 57. maddesinde: “Devlet kentlerin özelliklerini ve çevre şartlarına gözeten bir planlama çerçevesinde, konut ihtiyacını karşılayacak tedbirler alır, ayrıca toplu konut teşebbüslerini destekler” hükmünü getirmek suretiyle toplu konut uygulamasına verdiği önemi vurgulamak istemiştir. Toplu konut yapımıyla ilgili asıl düzenlemeler kanun ve yönetmeliklerle yapılmıştır.
Toplu Konut Kanunun Amaçları Nelerdir?
- Konut ihtiyacını karşılamak,
- Konut inşaatını yapanların tabi olacağı usul ve esasların düzenlenmek,
- Türkiye şartlarına uygun malzeme, inşaat teknikleri ile araç ve gereçlerini geliştirmek,
- Konut alanında devletin yapacağı desteklemeleri hüküm altına almaktır.
TOKİ'nin gelirleri nelerdir?
- İdare tarafından satışı yapılacak konut, işyeri, arsa ve arazilerin satış ve kira gelirleri,
- İdare tarafından açılacak kredilerin geri ödemeleri,
- Hazine arsaları üzerine yapılan konut ve işyerlerinin arsa maliyet bedellerinden alınacak katılım payı,
- Yurt dışından sağlanacak krediler,
- Faiz gelirleri,
- Bütçe kanunları ile tahsis edilen ödenek,
- İdareye yapılacak bağış ve yardımlar
TOKİ Gelirlerini Nasıl Kullanır?
- Ferdi ve toplu konut kredisi vermek,
- Köy mimarisinin geliştirilmesine, gecekondu alanlarının dönüşümüne, tarihi doku ve yöresel mimarinin korunup yenilenmesine yönelik projelere kredi vermek,
- Toplu konut alanlarına arsa temin etmek,
- Değişik alanlarda yatırım ve işletme kredisi vermek,
- İş ve istihdam yaratmak üzere esnaf ve sanatkârlar ile küçük sanayi işletmelerine kredi yoluyla desteklenmesini sağlamak,
- Toplu konut İdaresi’nin gelir ve giderleri Yüksek Denetleme Kurulu denetimine tabidir.
Türkiye Afet Politikası
Yularıda da bahsettiğimiz gibi malesef Selçuklu ve Osmanlı'dan Afet politikasıyla ilgili herhangi bir miras almış durumda değiliz. Hatta Osmanlı'nın son dönemlerinde debremlerinde yer altında biriken gazların patlaması sonucunda olduğu düşünülmekte ve önlem olarak kuyular açılmaya çalışılmaktaydı. Binaların depreme dayanıklı oması bir yana en büyük problemi yangınlardı.
Türkiye kurulduktan sonra da bu yaklaşım 1939 Erzincan depremine kadar değişmemiştir. İlk Kanun ise bundan 20 yıl sonra 1959 yılında çıkabilecektir. Bu kanunda ise önlemlerden bahsedilmemiş olup, afetlere müdehaleden bahsedfilmiştir. Türkiye'deki esas değişim 1999 depreminden sonra olmuştur.
Bu tarihden sonra Zorunlu deprem sigortası DASK çıkartılmıştır. Ayrıca özel yapı denetim firmalarına izin verilmiştir.
1963 yılından günümüze 5 yıllık kalkınma planlarında afetlerle yönetim planlamasıyla ilgili yeterli bir adım hiç bir zaman atılmamıştır.
Türkiye'de afetler nedeniyle terkedilmiş bir çok antik kent mevcuttur. Efes Antik kenti bunların başında gelmektedir. Tüm bu duruma rağmen afetler hakkında hazırlıklı olduğumuzu söylemek malesef mümkün değildir.
Türkiyedeki Afetlerle İlgili İlgili Kanun ve Yönetmelikler Nelerdir?
1999 Depremi Öncesi:
- 7269 sayılı Afetler Kanunu,
- 1580 sayılı Belediye Kanunu,
- 442 sayılı Köy Kanunu,
- 7126 sayılı Sivil Savunma Kanunu,
- 3194 sayılı İmar Kanunu,
- 2935 sayılı Orman Kanunu,
- 6831 sayılı OHAL Kanunu,
- 88/12777 sayılı afetlere İlişkin Acil Yardım Teşkilatı ve Planlama Esaslarına Dair Yönetmelik,
- 96/8716 sayılı Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezi Yönetmeliği
1999 Depremleri sonrası
- 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu,
- 5393 sayılı Belediye Kanunu,
- 5355 sayılı Mahalli İdare Birlikleri Kanunu,
- 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu,
- 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
- 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrolü Kanunu
- 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununun “Acil Durum Planlaması” başlığı altında yer alan 69. Maddesi
Afetlerle ilgili çıkarılan veya değiştirilen kanun ve yönetmeliklerdir.